Makaleler

Değişirken, DeğişmeyenlerYAPAY ZEKA VE HUKUKYAPAY ZEKA-AVUKATLAR; YAPAY ZEKA VE HUKUKUN GELECEĞİFİKRİ MÜLKİYET HAKLARI

YAPAY ZEKA VE HUKUK

Beyin fırtınası, “Yapay Zekâ, derin öğrenme” genç neslin farkındalık yaratan teknikteki taassubumuzu kıran içimizi ferahlatan atılımı. Liseli, Üniversiteli hiç fark etmiyor “derin öğrenme”, “yapay zekâ” konusuna oldukça duyarlılar.  
Yapay zekâ bilgileri özellikle TÜRKÇEYE çevirip, TÜRKÇE temel bilgiler üreterek herkesin okuyup anlayabileceği şekilde paylaşarak ilgiyi arttırma çalışan, gençler için özendirici ve yol gösterici olan genç akademisyenler.
Tartışılan ve gündemimizi meşgul eden “derin öğrenme”, “yapay zekâ” nedir?
Bu zekânın ne olduğunu bilmemizi zorunlu kılıyor.
Zekâ nedir tartışılır bir konudur.
Şahsen “aklın yetenek göstergesidir” diyorum.  Oysa zekâ gösterdiği sonuçlara göre tanınır. Dört biçimde kendini gösterdiği düşünülür. Bugün bilim dünyası ve hukukumuz bu izahtan uzaktır. Yapay zekâ oluşumlarında hangi derecedeki zekanın kullanıldığını net olarak söyleyemeyiz. İleride çok büyük buluşların önünü de açacak olan bu konuyu derinlemesine analiz etmek gerekir.
Konun güncel tutulmasında etkin rol oynayanlardan biri de Bahçe Şehir Üniversitesi araştırma görevlisi Sayın Merve Ayyüce KIZRAK blogunda Yapay zekâ nedir? Sorusuna, Yapay zekâ, dar zekâ ve yapay genel zekâ olarak ikiye ayrılarak incelemiştir. Bu da bir bakıştır.  
Yapay genel zekâ açılımını, biyolojik olarak insan sinir sisteminden esinlenerek matematiksel olarak tasarlanan görsel algılama, konuşma ve ses tanıma, hareket, muhasebe ve muhakeme yeteneğine sahip, kendi kendine öğrenme işlemlerini sürdürebilen yazılımsal ve donanımsal sistemler bütünü olarak değerlendirmektedir.
Yapay dar zekâyı ise belirli bir problemin çözümü için geliştirilen ve veriden öğrenen dar kapsamlı yapay zekâ sistemleri olarak kısaca özetlemiştir.
Şahsen DEHA olan zekâdan başka dört tür zekâ olduğunun tespit edilmesi ve bütün insanlıkça görülmesi gerekmez mi?
Deha olan zekâ; mevcut düzenleri yetersiz görür, yeniden ihdas ettiği düzen, tümlüğü ile düzen ise sonsuz deha olduğu, bir iki konu ise orta dereceli, bir konu ise dehadır. Kendi adlarına hareket etmediklerinden değerlerine ölçü konulamaz. Birinci, İkinci, üçüncü ve dördüncü zekâların varlığı yapay zekâyı ve bu yöndeki çalışmaları mutlaka etkileyecektir. Ama ne derece etkileyeceği tartışılmadığı için bir fikir ileri süremeyiz. Bunun yapay zekâ gelişmesi için eksik bir yönü olduğu hatırlatırım.
Sadece kendi maksatları için kullanmaya hedefli sömürgeci zihniyetin elinde bilim insanlarımız araç olarak kullanılmasından öteye geçmesi biraz şüpheli gözükmektedir.
Yapay zekânın temelini öğrenmek önemlidir. Yapay zekâ algoritmaları ve matematiği bilmek daha çok önemlidir. Aksi halde geliştirici değil uyarlayıcı olursunuz. Bu yüzden yapay sinir ağları (artificial neural networks), makine öğrenmesi (machine learning), işlemsel zekâ (computational intelligence), derin öğrenme (deep learning) gibi temel dersleri mutlaka takip edilmesi gerektiği uyarısı yapılmaktadır.
Andrew Ng’in Geoffrey Hinton ile yapmış olduğu “Derin Öğrenmenin Kahramanları” isimli röportajında edebiyata boğulmadan Teoriye hakim olmanız uygun modeli tasarlayabilmeniz için size gerekli bilgi birikimini sağlayacağı fikrine yer verilmiştir.
Bir gün sürücüsüz araç gördüğünüzde yapay zekânın ürünü olduğunu unutmayın.
Finans alanında özellikle geleceğe yönelik tahminlerin yapılması ve kâr marjının yüksek tutulması önem arz etmektedir. Borsa portföy yönetimi, algoritmik alım-satım işlemleri, sahtekarlık/dolandırıcılık (fraud) tespiti, kredi/sigorta taahhütleri, kullanıcı servisleri, güvenlik 2.0, sosyal medya ve basın kuruluşlarından alınan yazılı bilgilerden yola çıkarak duygu ve haber analizi, satış için ilgili tavsiyeler üretmek gibi çalışmalar makine öğrenmesi yöntemleriyle yapılabilmekte ve gelecekte de popülerliğini sürdürecek olan konulardandır.
Bitcoin tahmini yapmak için Makine öğrenmesi veya derin öğrenme modelleri ile kripto para tahmini yapmak da mümkündür. Henüz çok umut vadeden çalışmalar olmasa da makine öğrenmesiyle bitcoin fiyat tahmini yapılmasıyla ilgili çalışmalar bulunmaktadır.
Derin öğrenme modeli tasarlamak için gereken donanımlar aslında sadece bir bilgisayar ve internet bağlantınızın olması temelde yeterlidir. Yani herkes evinde derin öğrenme modeli tasarlayabilir :) Ancak model tasarlamak bilimsel değerlere sahip olmakla mümkün olabilir. Bu yüzden bir model tasarımını temelden incelemiş olmanız gerekir. Özellikle öğrenciler için maddi kaynak sorun olacağından ücretsiz bulut servislerini çalışmalarınızda kullanmanızı tavsiye etmektedir.
Sorulması gereken en önemli sorunun, Yapay zekâ eline silah alıp insanlığı yok edebilir mi? sorusu olacaktır.
Andrew Ng’in de söylediği gibi “Bugün yapay zekânın kötü bir süper zekâ olmasından endişelenmek, Mars’taki aşırı nüfus artışından endişelenmek gibidir!” Ancak bu demek değildir ki Mars’a iniş yapmaya çok zaman var. Bu yüzden çeşitli ülkelerde yapay zekâ konusunun üzerine etik değerlerin ve hukuksal kuralların düzenlenmesi için çalışmalar yürütülmektedir. Henüz insanların yabancı olduğu bu alanda dikkati dağıtmadan konuyu anlayıp pozitif yönlü çalışmalar yapılmasını tavsiye ederim.
Ülkemizde de yapay zekâ bilinci ve etiği konusunda çalışmalar AI Ethics Lab kuruluşu ve İstanbul Barolar Birliği’nde düzenlenen seminerler ve çalışma grupları ile başlamıştır.
Konu yapay zekânın cinsiyetini sorgulamaya bile gelebilmektedir. Ancak bugünün ve geleceğin alanı olan yapay zekâ için üretilen bu tip spekülasyon ve manipülasyonlar ile vakit kaybetmek ülke insanının gelişimine herhangi bir katkı sağlamayacaktır.
Özellikle derin öğrenme özelinde konuşacak olursak; nesne tanıma, yüz tanıma, aykırılık tespiti, doğal dil işleme, çeviri vb. problem sahalarında çok fazla veri ihtiyacı bulunmaktadır. Veriye çok fazla ihtiyaç olmayan, sıfırdan kendi kendine öğrenmeye çalışan modellerle (Reinforcement Learning vb.) ise henüz bilgisayar oyunları dışında gündelik problemlere çözümler bulunamamaktadır. Bu süreçte, gelişimine yapay zekâ alt dallarında eksiklikler olacaktır, bu da yeni çalışma alanları yaratacaktır.
“Büyük Veri” ve “Yapay Zekâ” kavramının Hukuk ile etkileşimini anlamak için Büyük Veri” kavramının, istatistiksel ve yapay zekâ yaklaşımlarının başarılı birleşimi, önemini bilmek gerekir. Londra’da 1850 lerde yaşanan kolera salgınının nedenlerinin ortaya çıkarılması ve yayılmasının önlenmesinde verilerin detaylı bir şekilde haritalaması ve buradaki örüntüyü anlamlandırması ile başarıya ulaşılmıştır. Burada “verinin” öneminin ne kadar elzem olduğu anlaşılmaktadır. Google, Facebook, Amazon gibi kuruluşlar tamamen üretilen elektronik verilerden faydalanarak birçok konuda hem bize kendi geliştirdikleri ürünleri satabilmekte, hem de verilerimize başka kuruluşlar ile yine ürün haline getirilmesi ya da farklı değerlendirmelerin yapılabilmesi için paylaşabilmektedir. Verinin büyük olması barındırdığı üç temel ve iki yan özellik ise hacim (volume), gerçek zamanlı işlenebilme özelliği hız (velocity) ve e-posta, video, metin ya da resim gibi farklı formatları içermesiyle de çeşitlilik (variety) barındıran verilerin büyük veri olarak tanımlanabileceğine vurgu yapmaktadır.
Tüm bu özellikleri barındıran büyük verinin etkileşim içinde olduğu alanlardan biri de hukuktur. Özellikle yazılı metinlerin tasnifi, özetler çıkarılması ve akıllı arama algoritmaları ile benzer vakaların incelenmesi hatta vakalardan daha önce alınan karar verilerinden faydalanarak örüntüleri takip edip yeni vakalar için karar destek sistemlerinin oluşturulması uygulama alanları yaratmaktadır. Bunun yanında bir diğer etkisi de verilerin ve yapay zekâ algoritmalarının kişisel hayata etkisi ve haklar yönündendir. Hukuk sisteminde verilerin korunması, yapay zekâ modellerinin sorumlulukları ya da hakları gibi bir başka tartışma ve çözüm arama alanı da yaratmaktadır. Bu hem hukuk alanında teknolojinin getirdiklerinin anlaşılmasını hem de teknolojiyi geliştiren araştırmacılarca hukuki sınırların ve yükümlülüklerin belirlenmiş ve biliniyor olması gerekliliğinin önemini artırmaktadır. Türkiye’de de benzer konu üzerine çalışan kişilerin, yapay zekânın duydukları ihtiyaçlar ve gereksinimler hakkında doğru bilgilere ulaşıp, “hukuk alanında” yapay zekânın kullanılmasında daha etkili çözümler üretirken, diğer yandan da alanında uzman olanların çok hızlı gelişen yapay zekâ teknolojisine ilgisinin artırılarak yapay zekâ teknolojisinin getirdiği yeni sorunların nasıl çözümlene bilineceği konusunda teoriler oluşturmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Yapay zekâ uygulamalarının hukuk alanında yardımcı ve karar destek için kullanılması için ihtiyaçlar mevcuttur. Uluslararası örnekler incelendiğinde yapay zekâ alt alanı olan Doğal Dil İşleme (Natural Language Processing) konusunda özellikle İngilizce ve Hint Avrupa dil ailesinden gelen diğer dillerde yüksek başarımlı çözümler elde edilmektedir. Bu dilde etiketlenmiş temiz verilerin olması yapay zekâ sistemlerinin başarısını artıran önemli faktörlerin başında gelmektedir. Dosya tasnifi, dilekçe veya rapor özetleme gibi nispeten daha basit ama hukuk alanında çalışan kişilerin iş yükünü oldukça hafifleten ve enerjisini mesleğine odaklayabileceği yardımcı teknoloji platformları hâlihazırda kullanılmaktadır. Ancak Türkiye’de Türkçe Doğal Dil İşleme konusu henüz İngilizce kadar gelişmemiştir. En önemli sebebi Türkçenin İngilizceye benzer bir dil olmaması, sondan eklemeli olması benzer Yapay zekâ modellerinin Türkçe için kullanılmasını olanaksız kılmaktadır. Buradaki olumsuzluğun kaldırılabilmesi, gelişimin sağlanması için Türkçe metin işleme ara yüzleri ile etiketli büyük verilerin oluşturulması, depolanması ve paylaşılması için destek sağlanmalıdır. Bu destek hem bilgi düzeyinde hem verilerin güvenliği, depolanması ve işlenmesine teşvik edici düzeyde olmalıdır. Dil derneği, TDK gibi kurumların dâhil olabileceği Türkçe dili konusunda uzman dil bilimcilerden destek alınmalıdır. Veri konusunda yapılacak araştırmaların üniversiteler ve TÜBİTAK gibi kurumlarca fonlanması beklenmektedir. Tüm bu sürecin etik kurallara uygun olması için etik kurullardan (Hukuktan) da destek alınması öngörülmektedir. Böylelikle doğal dil işlemenin İngilizce de olduğu gibi Türkçe için de gelişmesi sağlanabilir. Hukuk alanında dava dosyalarının özetlenmesi, sınıflandırılması ve benzer vakalara dair dosyaların örnek olaylar olarak sunulması ilk olarak gerçek hayata geçecek uygulamalar arasındadır. Burada dava dosyalarının Yargıtay ve Adalet Bakanlığı / HSYK tarafından erişime açılması gerekmektedir. Aksi takdirde veri sınırlı olacaktır. Erişime açılma sırasında yapay zekânın ilk işlevi erişime açılan kararlardan kişisel verilerin arındırılması olacaktır. Daha sonra ise özetleme, sınıflandırma ve benzeri işlevler beklenebilir Doğal dil işleme ile metinden duygu analizi, soru cevaplama gibi uygulamalar ile farklı destek mekanizmaları da oluşturulması mümkündür.
Hukuk alanında dünyada önde gelen hukuk fakültelerinde avukatlıkta teknolojinin kullanımı, hukuk alanının teknolojiye katkısı konusunda eğitimlerin veriliyor olması, Türkiye için de örnek teşkil etmelidir. Bunun için hukuk fakültelerinde bilişim ve bilgisayar bilimleri temel dersleri zorunlu hale getirilmeli ve bu derslerde “yapay zekâ” ve “büyük veri” kavramları da işlenmelidir. Hukuk fakülteleri müfredatındaki bu eksiklik giderilinceye kadar baroların staj eğitimleri kapsamında özellikle Türkiye’nin en büyük üç barosu olan İstanbul, Ankara ve İzmir Barosunca stajyer avukatlara “yapay zekâ” ve “büyük veri” kavramlarını da işleyecek şekilde bilişim ve bilgisayar konusunda eğitim verilmelidir. Bu eğitimler için çevrimiçi platformlar kullanılabilir ve üniversitelerden de yapay zekâ alanında akademik kariyere sahip öğretim üyelerinden destek alınabilir. Bu alanda çalışan akademisyenler hukukta teknoloji kullanımı ve yapay zekâya ilişkin yayınlar yapması desteklenebilir. Konuya hukukçuların ilgisinin artması ile birlikte konferanslar ve benzeri daha kapsayıcı etkinlikler düzenlenerek avukatlar ve yapay zekâ konusunda çalışan araştırmacıların bir araya gelmesi sağlanmalıdır. Bu alanda çalışan hukukçular ve akademisyenlerin ortak projeler gerçekleştirmesi desteklenebilir ve barolar tarafından ortaklaşa kurulacak bir merkez üzerinden bu çalışmalar koordine edilip, fonlanabilir. Hukuk Fakültelerinin ve Mühendislik Fakültelerinin öncülüğü ile özellikle veriden kaynaklı sorunların anlaşılması ve önüne geçilmesi için pilot çalışmalar başlatılmalı. Hukukçular tarafından verinin ve yapay zekâ modelinin karar yapısının anlaşılması, yorumlana bilirliği ve açıklana bilirliği üzerine de çalışmalar yürütülmesine olanak tanınabilir. Dünyada önemli ve tartışmalı bir konu olarak nitelendirilen yanlılık (bias) ayrıca dikkat edilmesi gereken bir konudur. Veriden doğan sorunların başında gelmektedir. Veri analizleri belirli özellikleri olan kişileri (cinsiyet, din ve etnik köken gibi) eşit haklara sahip olması konusunda akıllı sistemleri zafiyete uğratabilir. Bunun Google, Microsoft gibi büyük veri işleyen şirketlerce gerçekleştirilen ve yayınlanan olumsuz örnekleri mevcuttur. Taylor Armerding 2014 yılındaki makalesinde bunu ayrımcılık olarak tanımlamıştır. Aynı makalede güvenlik ihlali, veri anonimleştirmenin imkânsızlığı, veri üzerindeki devlet yetkisi ve verilerin bilgi işleme yöntemi şeffaflaştırılmadan ve kişilere yeterince bilgi verilmeden işlenebilir kılınması üzerinde durulmaktadır. Bu yüzden veriler kullanılarak, isteyerek ya da istemeyerek manipülasyona yol açılmaması için ülke çapında bir veri merkezi kurulması fikri üzerinde tartışılmalıdır. Bu sayede şeffaf, etik kurallara, yansız ve hukuka uygun çalışmaların yürütülmesi, denetlenmesi ve idare edilmesi sağlanabilir.
Avukatlık mesleği yok olacak meslekler arasında yer almamalı mıdır. Gelişen teknolojiler şüphesiz ki pek çok iş kolunda ve mesleklerde önemli değişimler yaratacaktır. Avukatlık mesleğinin yok olabileceği tartışılmasının nedeni avukata, yardımcı mesleklerdeki rutin işlerin yapay zekâ sistemleriyle gerçekleştirilebileceği ve bu mesleklerin yok olma riski taşıyor olmasından kaynaklandığını düşünebiliriz. Bu aşamada avukatlık mesleğinin yok olma risk altında olduğunu söylemek biraz erken olacaktır. Yargının önemli bir parçası olan avukatlık mesleği, yapay zekâ teknolojisi karşısında gelişim göstermeyi başarabilecek meslekler arasında olmalıdır. Modern yapay zekâ algoritmaları, hukuki uygulamaya temel olan ileri düzey bilişsel süreçlerde henüz istenen sonuçları elde edememektedir. Mevcut yapay zekâ teknolojisindeki sınırlar göz önüne alındığında, avukatlar tarafından rutin olarak yapılan işlerde, yapay zekânın doğuracağı etkinin sınırlı olacağı sonucuna varıla bilinir. Yapay zekânın, bir zamanlar insan zekâsı gerektirdiği düşünülen görevlerde başarıyla uygulanmakta olduğunu da unutmamak gerekir ki. Dolayısıyla kısmen veya tamamen otomasyona tabi tutulabilecek süreçlerde, avukatlık mesleği açısından da bu teknoloji etki yaratacaktır. Bu otomasyonun amacının bir avukatın yerini almak değil, aksine avukatın işini tamamlayıcı bir araç olarak hareket etmek olduğu düşünüle bilinir. Örneğin, algoritmalar büyük miktardaki veri içerisinden gereksiz olanları filtreleyebilir, bazılarına ise vurgu yapabilir. Bugün bir yapay zekâ uygulaması ile birçok avukattan daha iyi dilekçe yazılabileceğini ya da duruşmada çok etkili bir konuşma yapılabileceğini söylemek mümkün. Bu açıdan avukatlık mesleğinin özellikle ön araştırma ve analize dayalı olan noktalarında yapay zekâdan bir asistan olarak faydalanarak iş süreçleri hızlandırıla bilinir. Avukat buradan (kazanacağı zamanı) dosyasını daha iyi savunabilmek için strateji geliştirme (de)ye (kullanabilir) odaklayabilir, kendisine mesleki gelişimi için zaman yaratabilir. Dolayısıyla bu gelişmeler yapay zekânın avukatın yerine geçeceğini (bugünden söylemek erken olacaktır) göstermez. Ancak bu, işin doğası gereği bir seçim değildir. Bu bir politikadır. Aksini seçip, insansız yargı yaratmak isteyen ülkeler elbette olacaktır. (Avukatlık mesleğinin insan doğasıyla birlikte değişime uğraması da olasıdır)
Barolar yapay zekâ ve hukuk ile ilgili çalışmaları desteklemeli. Bu konuyu iki açıdan değerlendiriyoruz: Özellikle mesleğe yeni atılacak kişiler ve alana ilgisi olan avukatların kendini geliştirebilmesi açısından baroların uygun ortamı sağlayabileceğini düşünüyoruz. Başta staj eğitim sürecinde bilişim hukuku derslerine yer verilmesi gerekir. Ancak yapay zekâ, bazen ceza hukuku, bazen sözleşme/borçlar hukuku bilgisini bazen de medeni hukuk bilgisini gerektirebildiğinden, konuyu sadece bilişim hukuku dersinde ele almak yeterli olmayabilir. Bu sebeple staj derslerinin tümünde konuyla ilgili başlıkların açılmasını da önermekteyiz. İkinci husus ise teknolojinin ve yapay zekânın avukatlar tarafından etkin kullanımının sağlanmasıdır. Bu noktada barolar teknolojinin etkin kullanımı ve yapay zekâ uygulamalarını teşvik edici adımlar atmalıdır. Örneğin, duruşmanın güncel yer ve saatini gösterir uygulamaların kullanımı, sanal kütüphane, kitap gibi kaynaklara erişimin avukatlara sağlanması, engelli avukatlar için de çözümler üretilmesi atılacak adımlardan yalnızca bazılarıdır. Avukatların bu teknolojiyi nasıl kullanacağını bilmiyor olması ve/veya kullanmaya yatkın olmaması büyük bir sorun yaratmakta, bu sebeple barolar tarafından yazılımlara kaynak harcanmak istenmemektedir. Geldiğimiz noktada teknoloji kullanımı artık elzemdir. Bu sebeple avukatların teknolojiyi ve yapay zekâyı etkin kullanımı için mevcut ürünler ve ihtiyaçlar tespit edilip, bilişim firmaları tarafından şu an için yeteri kadar ekonomik olmadığı için yatırım yapılmayan alanlarda baro destekli ürün geliştirilmesi sağlanmalıdır. Elbette bu projeler geliştirilirken şeffaflığın ve haksız rekabetin önüne geçilebilmesi için bir program açılmalı ve program kapsamında sektördeki nitelikli firmaların katılımı sağlanmalıdır. Bu kapsamda firmalar ile iş birliği protokollerinin imzalanmasını, yarışma sonucu kazanan firma ile ürün geliştirilmesi, gibi yöntemler uygulanabilir
Baroların bilişim komisyonları iş birliği yapmalı. Pek çok baroda bilişim komisyonları aktif olarak yer almaktadır. Bilişim hukuku alanında elektronik ticaretten, bilişim suçlarına kadar çeşitli alt dallarda çalışmalar yürüten bilişim komisyonlarının yapay zekâ ve robotlar konusunda da aktif olması gerekmektedir. Bu konuda alınacak aksiyonlar etkinlik düzenleyip farkındalığı artırmanın ötesine de geçerek sorunları tespit edip görüşler verme noktasına ulaşmalıdır. Bunlara eş değer olarak, baroların kendi inisiyatifi ile bilişim komisyonlarının koordine edilmesi konusunda iş birliği yapılabileceğini düşünmekteyiz. Yapay zekâ dâhil bilişim hukuku alanındaki emsal kararların toplandığı bir forum, platform, arama motoru, veri tabanı, okuma kütüphanesi vs. oluşturulabilir; üretilen kararların paylaşılması kararlaştırılabilir. Bu uygulamaların yapay zekâ doğal dil işlemesinde kaynak oluşturabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Bilişim komisyonu olan baroların kendi bölgesindeki barolarla iş birliği yapabileceği bu sayede her baronun bu süreçten haberdar olacağı ve farkındalık düzeyinin artırılabileceği kanaatindeyiz. Baroların teşviki ile AB projelerinin yapılabileceği, bu sayede yurtdışındaki barolarla irtibat kurulabileceği ve kardeş baro şeklinde destek alınabileceği de değerlendirilmelidir. Yurtdışındaki çalışmalar ve gelişmeler bu şekilde yakından takip edilebilir.
Ayrıca Türkçe Yapay zekâ kaynağı üretmek, uygulama geliştirmek ve çeşitli konularda akademik çalışmalar yürüterek 2017 Ağustos ayında kurulmuş olmasına rağmen Türkiye’nin en büyük yapay zekâ topluluğu haline gelmiş ve Türkiye’nin bu alanda gelişmesi için tamamen gönüllülük esasına dayalı özverili çalışmalar sürdürmektedirler.
Öncelikle geleceğe ilişkin düşüncelerimizi şekillendiren gerçek bir fikrin “TEKNİĞİN GELİŞMESİNE SINIR TANIMAK, TAASSUPTUR” anlayışının, olmaması gerekir.  Yapay zekâ çalışmalarının, insan da ve hatta evrende yaşamın koşullarını değiştireceği, farklı bir medeniyeti hâkim kılacağı yeni keşif ve icatlarla yeni mesleklerin oluşmasına sebep olacağını bilmeliyiz.
Her ne kadar medeniyetler çatışması desek te, aslında son 50 yıla damgasını vuran gerçekte hâkimiyet çatışmasıdır. Yapay zekâlarla, zihin ve sinir ağlarının kontrol altına alınması, merkezden yönetilen varlıkların oluşması, bu savaşın sonuna yaklaşmakta olduğumuzu gösteriyor.
Bu görünmez savaşın, insana ve dünyaya hükmetmek isteyenlerle onlara karşı koymak isteyenlerin savaşı olduğunu, bilimsel çalışmalar ve Yapay zekâ eğitim ve bilgisinin yaygınlaşmasıyla görünmezlikten, görünür hale gelmiştir. Savaş, teknolojinin gelişmesiyle daha derin bir yol çizmiştir. Bu savaşın tarafları; hayatı yaşanır kılmak, insanı tahtında oturtmak isteyen yapıcılarla, hayatı kendi gelecekleri adına yaşanmaz kılan, insanı köleleştirmek isteyen yıkıcılardır.
Bazı komplo teorisyenlerinin kurguları gibi insanın ve evrenin yok olması saçmalığı üstüne oturtulmuş bir teori değildir. Gittikçe acımasızlaşan bu savaşın kazananı, yapıcı yürekteki insan olacaktır. Uzun soluklu bir medeniyetinde temelini atıp, yapay zekâ çalışmalarını yapıcı yönde insanlığa hizmet için kullanacaktır.
Yapay zekâ içerikleriyle üretilen makine ve robotların öncelikli olarak hukuki ehliyetleri ele alındığında “kişi” tanımı içine girip girmediği sorunuyla karşılaşırız. Üretilmiş bir makine, robotun kişi ve kişilik olarak kabulü, kişilik haklarının verilmesi sorunu üzerinde çalışılmak gerekmektedir.  Kişi olarak ehliyet verilip, verilemeyeceği, bunun gerçek kişi mi, tüzel kişilik mi olacağı hususunda net bir görüşe varılmalıdır.  Aksi halde hukuki ve cezai ehliyeti yönünden kesin bir hüküm koymazsınız.
Yapay zekânın tek başına hak ehliyetine sahip olacağı tam olarak kavramlaştırılamaya bilinir. Robotların aktif ve in aktif durumlarında nasıl tanımlanacağı, hangi haklara sahip olacakları tam olarak belirlenmemiştir. Ne zaman hak ehliyetine sahip olacakları belirlenemeyen yapay zekâların gelecekte yapılacak üretimlerinin, kimin hak ve yetkisinde olacağı, kamu ve özel mülkiyet tartışması da sorun olarak karşımıza çıkacaktır. Bu sorunu da yapay zekâyla çözer miyiz? Bu biraz iyimser olur. Yapay zekâyla donanımlı robotların olası bir suç eyleminde sorumluluğun kime ait olacağı, yapay zekânın tek başına kişilik hakkının tanımlanmamış olmasından karmaşa yaratacaktır. Yapay zekâya sahip cihazlar ve robotlar için ‘elektronik kişilik’ kavramı kabul edilse bile, bu kişiliklerin özgün kayıtlarında üretici veya mucidinin belirli olması onların sorumluluğunu kapsar mı? Bu da ayrı bir sorun tabi ki. Burada “kişi” tanımına robotları sokabilir miyiz veya robotların kişiliği olabilir mi? İsim, numara vb. özellikler verilerek dünya ülkelerince tutulan sicilde bu yapıla bilinir mi? Kanaatimce “elektronik kişilik” kayıtlarının olması gerekir.
Kanunlarımız yapay zekâyla donanımlı, makine ve robotları görmezden gelip yasal düzenleme yapmasa da; “robotların olmadığı veya günlük hayatımızda mevcudiyetini arttırarak yer alamaya devam etmeyeceği gerçeğini görmemize” engel teşkil etmez. Öyleyse bu noktada hukuki boşluk yaratmamak insanlığın yararına olacaktır.
Yapay Zekâyla donanımlı makine ve robotların, Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ceza Kanunu, Basın Kanunu ile insanlara tanınan “din, dil, ırk, sosyal beceri, zekâ” ayırt etmeksizin onay verilmek üzere garanti altına alınmasından yararlanabilirler mi?  
Kanunlarımız; “görev, hak, yetki ve unvan bazında tanımladığı kişi ve meslek gruplarının yapmasıyla sınırladığı işleri izinsiz yapanları cezai müeyyide ile karşılaşacağını“ifade etmektedir.
Şahsen insan ve insanın yararlanmasına sunulan olarak ayırıp, tasarlanan icatların fikir ve sınai haklar babında makine üretme kapsamı dışında ele alıp, yapay zekâlı makine ve robotlar için ayrı düzenleme yapılmalıdır. Teknolojinin insanın önüne geçmesine de bir engel konmuş, bilimin insanın aleyhine kullanılmasının önüne geçilmiş olur. Hukuki düzen içinde yerini alır.
Araştırma hedefi, sermayesi, bilim ve siyaset bağlantısı, kültürü, yarıştan kaçınma, güvenlik, hukuki şeffaflık, sorumluluk, insan değerleri, kişisel mahremiyet, özgürlük, ortak fayda, ortak refah, insan kontrolü, çökertmeme, silahlanma yarışı, güç uyarısı, önem, tehlikeler, öz düzeltim, kamu yararı gözetilerek yasal düzenlemeye gidilmelidir. Özetle, yapay zekânın insan onurunun üstüne çıkmaması, insanın öncelikli kabul edilmesi ve insanlığa hizmetin esas alınması noktasında düzenleme yapılması gerektiğidir.
Yapay zekâ, makine ve robotların üretenlerin sorumluluğunun yasal emredici hükümlerle sağlayamazsanız büyük istismarların önünü açarsınız.
Farklı ve tezat kılan bir yaklaşım olsa da yapay zekâ donanımlı makine ve robotları, sahip olanları, bunları insan yerine istihdam edenleri, insan şahsiyetinin üzerine çıkartmak, makineleşen bir dünya yaratmak, insanlık duygu ve hislerinin köreltilmesi vahşeti yaşatmak isteyenlere müeyyide getirilmelidir. Aksi halde insanı yok etme fırsatını kendi ellerimizle robotlara vermiş oluruz.  
 “İNSAN NİTELİK ve NİCELİK” oluru bakımından; maksat oluru, görünüm, hareket, adalet, mantık bakımından ele alıp, gerçekçilik, güven, yargı, amaç, hâkimiyet uyumluluğu oranında hak ölçüsünü bilmemiz, bilmek için eğitilmemiz ve insanın anlaşılır olmasını ivedilikle sağlamalıyız. Aksi halde karanlık fabrikaların insana ve evrene sahip olması an meselesidir.
Yapay zekâ ve robotlarla, insanı; inançlı bilginlik, araştırıcılık, adil uygulayıcılık ve insan özüne uygun düşünen noktasında ayırmalıyız.
Hukukun; Güven bakımından hak üreten, yargı bakımından hak tevzi eden, amaç bakımından düzenleyici, yapıcı edimlerde bulunan, hâkimiyet bakımından etkili, yenileyici ve sahiplik eden insan ile yapay zekâ donanımlı makine ve robotların aynı olması mümkün değildir.
Yapay zekânın endüstrideki istihdamının yaratacağı ekonomik krizlerin önüne geçilmesi ‘temel gelir’ kavramı, vatandaşlık maaşı ayrı bir sorun olarak önümüze çıkacaktır. Gerçi Yapay zekâ kullanımında seri ve az maliyetli üretim verimliliği en üst seviyeye çıksa da rekabet artacak, maliyet azalacağı için fiyatların düşmesini bekleyebiliriz. Devletin, yapay zekânın üzerinden vergilendirme koyarak kamu ihtiyaçlarını karşılaması da mümkündür. Bu şekilde oluşacak ekonomik modelin, hukuki alt yapısının da kurulmuş olması kaosun önüne geçmeyi sağlayabilir.
Ancak konulacak verginin uygulamasına kadar bu süreçte yenilenecek bir vergi kanunu olayı ortaya çıkar. Bunu da acaba yapay zekâ çözebilir mi?
İnsan avukatlar, hukukçular, gerçek kişi ve gerçek zekâ varken, yapayı hiçbir işe yaramaz diyebilirler. Ama işin öyle olmadığı somut deneylerle ortaya çıkmıştır.
Zira Stanford Üniversitesi Duke Hukuk Fakültesi ve Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden hukuk profesörleri dâhil “yasal sözleşmeleri değerlendirmek üzere eğitilmiş bir yapay zekâ yazılımı Voltran niteliğinde birlikteliğin ilk projesi” ni hedef 20 deneyimli avukatı alt etmek için tasarlandığı ve insan avukatların, kendilerine verilen sözleşmeleri gözden geçirip, 30 hukuki sorunun tespiti için 4 saat zaman harcamalarına karşın %85 oranında doğruluk payına ulaşmış, yapay zekânın ise %95’lik doğruluk başarısı karşısında boyun eğmek zorunda kalmışlardır. Üstelik insanların 4 saatlik uğraşına karşılık makineler 26 dakikada bütün işlemleri tamamlamıştır.
Ancak değişen zaman ve şartlar gözetildiğinde sorunun çözümünün insanı tatminkâr kılıp kılamayacağı da netleşmemiştir.
Yapay Zekâ yöntemi kullanan AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi)’de karar verilen davaların yüklendiği bir yapay zekâ sistemi bulunmaktadır. “Sistem davaları hem yasal hem de ahlaki olarak inceliyor. Yüklenen davaların sonucunu bilmeye çalışıyor. Verilen kararların doğruluk oranı yaklaşık %79’dur. Bunu; derin öğrenme tekniğiyle yapıyor. Yapay zekâya herhangi bir şekilde bilgi yüklenmiyor, o bütün verileri tarayıp kendi içinde bir tarama sistemi oluşturuyor ve oluşturmuş olduğu sistemle yeni vakaları değerlendirip bir karara doğru gidiyor. Yani sistem öğrenebilen bir kurguya sahiptir.”. Zaman zaman sağlıklı sonuçlar alınsa da bunun her şart için geçerli olup, olmayacağı da tartışılır.
Türkiye’de yargı alanında yapay zekâ ile karar oluşturmak bugün çok zor görünüyor. Hâkim kararlarımız standart, karar gerekçeleri yeterli değildir.  İddianameler dahi standart metin halinde. Bu sahada yapay zekâ kullanılması belki alışıla gelmiş sistemimizi de değiştirecektir. Mevcut sistemde mümkün görünmese de nihayetinde uygulanacak bir sistemdir. Uyap vb elektronik sistemlerin veri ağları da sadece yüklenen verilerin iletilmesi, görüntülenmesini sağlamakta, yazılım sistemleri kullanılmadığından veri kaynağı özelliğini taşımamaktadır.
Söz konusu yazılımın standart prosedürü tek başına üstlenebileceği, işlerini daha hızlı yapmalarını sağlayacak önemli bir avantaj veriyor olabilir. Bu avukatlık mesleğinin sonunu demek değildir ama insani olarak bu mesleğin uygulamada zamanla kalkamayacağı anlamına da gelmez.
Profesör Erika Buell “Yapay zekâ bir sözleşmenin ilk incelemesini yaparsa avukatlar, diğer müşterek danışmanlık ve önemli davaları için zaman kazanabilirler” görüşü, bize insanlarla yapay zekâ makinelerinin hukuk sorunları ele alıp çözmekte ortak bir çalışma yapabileceğimizi göstermektedir. Stanford Üniversitesi Profesörü ve Google Cloud şirketinin yapay zekâ departmanı lideri Fei Fei Li’de MIT Technology Review dergisine verdiği röportajda “yapay zekâ çalışmalarını insan merkezli, insan odaklı ve insan iş birliği ile yürütmek doğru olacaktır”. Amaç insanlara katkı sağlayacak daha sağlıklı ve güvenilir bir dünyaya kapı açmak demekle, nasıl bir tehlikenin bizi beklediğini mi acaba sezinlemiş olabilir.
İnsan avukatların yerlerini tamamen yapay zekâya bırakmalarına henüz vakit erken olsa da yazılımların kısa sürede, pek çok görevi insanlardan daha hızlı yapmaları ciddi bir ilerleme sağlayacaktır. Çok hızlı bir teknolojinin dünyayı saracağını görmekteyiz. İnsan icrasıyla, insani değerlerle eğitilemeyen robot veya hayvan icracısı mukayese dahi edilemez. Bu noktada çatışma olasıdır.
Gelişmeleri yakın takip eden ABD’nin üst düzey avukatları, bazı hukuki anlaşmalardaki hataları bulmak için yapay zekâ yazılımıyla mücadele etti. Özel olarak geliştirilen yazılım, avukatları kendi yaptıkları işte saf dışı bırakarak daha hızlı ve daha iyi sonuç vermesi biraz ürkütücü olsa da insan zekâsı her zaman yapay zekâ yüklemeli makinelerin önündedir.
Hukuk düzenlemesi bakımından yapay zekânın statik çözüm ürettiği bilim dünyasının gözünden kaçmış olabilir mi? Yapay zekâ makineleri, yüklenen datasıyla, havadaki elektronları ayrıştırarak yüklenmemiş veriler üretip farklı davranışlar veya insan davranışları sergileyebilir mi? Diğer bir deyişle tasarımında daha üstün olma yetenekleri mümkün olabilir mi?
Bugün bilim kurgu olarak izlediğimiz robotların, yarın daha tehlikeli savaşçılar olarak hayatımıza etkilemeyeceklerinin garantisini kim verebilir? Bu tehlike insanı ve geleceğini tehdit ediyor mu? Olumsuz etkilenmelerin önüne geçebilmek için çok daha derin hukuki düzenlemelerin, uluslararası bağlayıcı anlaşmalarla akılcı bir yöntemin kabul edilmesi gerekir. 
Temel düşüncenin; Bir robot hiçbir şekilde insanoğluna zarar veremez, kendisine insanlarca verilen emirlere itaat etmesi zorunludur. Robotta insanlığın yok edici yazılımların yüklenmesine izin verilemez. Bu şekilde yüklenmiş yazılımların olduğu robotlar ve sorumluları sorumlu tutulmalıdır. İnsanlığın yararına yapılan robotların aktif veya in aktif kalmak suretiyle zarar görmesine de izin verilmemelidir. Olması gerekir mi, takdir sizindir.
Yapay zekânın hukuki tartışması daha çok su götüreceğe benzer.
SONUÇTA;
DEHA olan zekâdan başka dört tür zekâ tespit edilmiştir. Deha olan zekâ mevcut düzenleri yetersiz görür, yeniden ihdas ettiği düzen, tümlüğü ile düzen sonsuzluğu ifade eder. Kendi adlarına hareket etmediklerinden değerlerine ölçü konulamaz. Birinci, İkinci, üçüncü ve dördüncü zekâların varlığı, yapay zekânın gelişim ve kullanımını etkileyecektir. Bunu da çok yakında göreceğiz.
İnsan ile madde arasındaki ayrım, tam ve yeterli şekilde anlaşılamazsa, bütün teknik ve bilimsel çalışmalar sonunda elde edilen icatlar, insanının yararlanmasına hasredilmezse sömürme aracı olarak kullanılır. Maddenin varlık ifadeleri, içerik görevleri, hareket halinde devam ettiği duyumlarımızın itişiyle maddeye dönüşen maksatlarımızın gözle görülür kadar inkâr edilmeden kabul edileceği, hayatımızı etkileyeceği ve bilinenlerin tümünün göründüğü gibi olmadığı belki de yakın zamanda anlaşılacaktır.
Bilimsel bir ifade veremezsek te olur veya olsun şeklinde başlayıp, biçimlenip ifadeye gelen madde varlıklarının, Yapay Zekâyla alakası inkâr edilemez. Bilimin gelişmesi, yeni icatların hayatımızda değişiklik yaptığı, zekâmızın da enerji olarak makinelere aktarımıyla neleri yönetebileceğimizi ve hangi tehlikelerin beklediğini az da olsa önceden algılaya bileceğiz. İşte enerjiden sınırlı mekânlar olurken hat ve cins takip etmeyen oluşun, yeni keşiflerle yapay zekânın da ötesine geçileceğini göstermektedir. Zamanın madde gibi oluş evreleri geçirmediği, bölünmediği ancak bölüm tayin edilebildiği anlaşıldığında, insanoğlu fevkaladeliğini yaşayacaktır. İnsan, duygu ve mantıktan ibaret olan aklının yol göstereni zekâsının vücudundan daha kıymetli olduğunu, yapay zekâyla ürettikleri robotların sahipliğini, yaşarken öğrenecek…
İnsanlığın yolunu aydınlatmak adına, kendilerini bilim ve akademik çalışmalara vakfeden, ürettikleri içeriklerle bu makaleyi kaleme almamda ilham kaynağı olan BAU Yapay Zekâ Mühendisliği Böl. Arş. Gör. Sevgili kızımız Sayın M. Ayyüce KIZRAK’A çalışma arkadaşlarına ve tüm bilim insanlarına teşekkür ederim. Mayıs 2019 İstanbul Av. Vural KIZRAK

MAKALELER

Örgün Hukuk makaleler bölümünde, başta gündem ve hukuki konularda olmak üzere tarafımızdan yazılan özgün metinler ve bilgilendirmeler bulunmaktadır.

YARGI KARARLARI

Güncel yargı kararları birçok dava için emsal teşkil etmektedir. Sizin için derlediğimiz bu alanda biçok emsal yargı kararına ulaşabilirsiniz.

İNSAN KAYNAKLARI

Profesyonel ve dinamik bir ekiple hukukun çeşitli alanlarında çözüm odaklı hizmet sunan Örgün Hukuk için; güvenilirlik, dürüstlük, takım çalışması, sürekli gelişim ve müşteri odaklılık ilkeler büyük önem arz etmektedir...

HAKKIMIZDA

ÖRGÜN HUKUK; dünyanın her tarafında insanları kendi yaratılış çizgisinde tutacak hukuk kurallarına ihtiyaç olduğunu görmektedir. Bu ihtiyaca da cevap verecek tek yolu, insan yaratılışındaki güdümlerin açığa çıkarılması, bilinç haline getirilmesi gerektiği inancındadır. İnsanların güdümlerine uymasının hukuk kuralları olduğu herkesçe bilinç haline geldiğinde, adalet, gerçek anlamını bulur. Uygulaması mümkün olan doğal hukuk düzeni böylece gelmiş olur. İnsanların tabii olan güdümler teşkilatı bilinç haline geldiğinde insanca yaşamaları rastlantılı olmaktan çıkar, gerçek rayına girer. Bu giriş ise hukukun tam anlamıyla yürürlüğü olur. Bütün bireylerin aynı bilince sahip olmasından; ikaz, ikna kudreti doğar. Devletin toplumda güdümlere uygunluk o...
Devamını Oku
Tüm Hakları Saklıdır © 2014 Örgün Hukuk