Makaleler

Değişirken, DeğişmeyenlerYAPAY ZEKA VE HUKUKYAPAY ZEKA-AVUKATLAR; YAPAY ZEKA VE HUKUKUN GELECEĞİFİKRİ MÜLKİYET HAKLARI

FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI

                   FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI
                                     Fikri mülkiyet hakları, münhasıran hak sahiplerine aittir. Fikri hakkı sahipleri, hak konusundan bizzat yararlanma, üçüncü kişilerin hukuka aykırı yaralanmasını engelleme ve bu hakların kullanılması yetkisini lisans yoluyla üçüncü kişilere verme yetkilerine sahiptir.
                                     Fikri mülkiyet hakları sahibine hak üzerinde mutlak ve inhisarı bir yetki sağlar. Bu hak, sahibine, münhasır kullanma ve izinsiz kullanımlara müdahale etme yetkisiyle beraber hakkı başkasına devretme veya başka bir kişiye kullanma hakkı verme yetkisi bahşeder. Fikri mülkiyet hakkına sahip olan bir kişinin bu hakkını üçüncü kişilere lisans vermek yoluyla değerlendirmesi hakkın niteliğinden kaynaklanan tasarruflardandır.
                                     Kişilerin fikri emeği sonucunda yarattığı ürünlerin korunmaması, bu alanda meydana gelen çaba ve emeğin yok olması durumunu doğuracaktır. Kişinin eşya üzerinde doğan mülkiyet hakkı ne kadar önemli ve değerli ise fikri çaba sonucu yaratılmış gayri maddi nitelikteki hakkı da o kadar değerlidir. Gerek ülkelerin fikri ve sınai haklar alanında kalkınması ve gerekse kişilerin yeni buluş yapma ve yeteneğinin yok olmaması adına fikri mülkiyet haklarının yasal olarak korunması gerekmektedir.
                                     Fikri mülkiyet haklarının yasa koyucu tarafından korunması suretiyle fikri mülkiyet hakkı sahibinin yanı sıra, ülkelerin fikri mülkiyet alanında gelişmesinin sağlanması da amaçlanmaktadır. Zira fikri mülkiyet hakkı sahipleri korunmadığı takdirde kişilerin yeni ürün ve eser yaratması mümkün olmayacak ve ülkenin bu alanda gelişimi engellenecektir.
                                     Fikri mülkiyet haklarına verilen bu önem sebebiyle gerek İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde ve gerekse Anayasa’mızda çeşitli düzenlemelere yer verilmiştir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 27. maddesinde “Herkes, topluluğun kültürel yaşamına özgürce katılma, sanattan yararlanma ve bilimsel gelişmeye katılarak onun yararlarını paylaşma hakkına sahiptir. Herkesin kendi yaratısı olan bilim, yazın ve sanat ürünlerinden doğan manevi ve maddi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı şekilde Anayasa’mızın 27/1. maddesinde “Herkes bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.” ve 64. maddesinde “Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır.”  Düzenlemesi bulunmaktadır. Bu düzenlemelerle kişilerin fikir ve sanat alanında özgürce faaliyette bulunmaları ve sanat eserlerinin korunması konusunda devlete gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü getirilmiştir.
                                     Fikri mülkiyet hakları gayri maddi mallar olarak nitelenmekte olup, eşya kavramı içinde değerlendirilmediğinden ayni hak olarak nitelenmemektedir. Fikri mülkiyet hakları ayni hak olmamakla birlikte hak sahibine herkese karşı ileri sürülebilen mutlak haklar sağlamaktadır.
                                     Sağlar arası hukuksal işlemler, hak sahibinin sağlığında hüküm ve sonuç doğuran işlemlerdir. Fikri mülkiyet hakları genel olarak sağlar arası işlemlerin konusunu oluşturmaktadır. Fikri mülkiyet haklarına ilişkin sözleşmelere TBK”nın sözleşmelerin kurulmasına, hüküm ve sonuçlarını doğurmasına ilişkin genel hükümleri aynen uygulanır.
                                     Ölüme bağlı tasarruflar ise, tasarrufta bulunana fikri mülkiyet hakkı sahibinin ölümünden sonra hüküm ve sonuç doğurur. Fikri haklara ilişkin mali haklar FSEK’in 63. maddesi kapsamında miras ve ölüme bağlı tasarruflara konu olabilmekle birlikte, manevi haklar miras ya da ölüme bağlı tasarrufun konusu olamamaktadır.
                                     Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 148. maddesinde sınai mülkiyet haklarının miras yoluyla intikal edebileceği düzenlenmiştir. Maddede miras yoluyla intikal edebileceğine ilişkin açık düzenleme kapsamında bu hakların vasiyet ve miras sözleşmesine de konu olabileceği değerlendirilmektedir.
                                     Bu çerçevede fikri mülkiyet hakları başkalarına devredilebilen, lisans verilebilen ya da miras yoluyla intikal edebilen haklardır. 
Fikri Mülkiyet Kavramı
                                     Fikri mülkiyet, oldukça geniş bir kavram olup; birçok gayri maddi varlığı içine almaktadır. Bunlar patentler, buluşlar, telif hakları (teknik el kitapları, yazılım, şartnameler, formüller, şemalar, dokümantasyon ve diğer tüm yazarlık işleri), teknik bilgi (uzmanlık, kalifiye ustalık, eğitim yetenekleri, bir şeyin nasıl çalıştığının bilgisi vb.), ticari sır (korunan formül veya metotlar, açıklanmamış müşteri veya teknik bilgi, algoritmalar vb.), markalar (logolar, ayırt edici ve teknoloji isimleri), tasarımlar (bir ürünün benzersiz görünümü, örneğin bir bilgisayarın şekli) ve entegre devre topografyaları fikri mülkiyet hakkının konusunu oluşturmaktadır.
                                     Mülkiyet kavramı, klasik mülkiyet olarak isimlendirilen anlayış çerçevesinde, kişiye bir eşya üzerinde her türlü yetkiyi tanıyan hak olarak ifade edilmektedir. Fikri mülkiyet kavramı ise genel olarak fikir ve sanat eserleri ile sınai mülkiyet üzerinde kurulan hakları ifade etmektedir. Fikri mülkiyet hakları maddi nitelikte olmayan varlıklar üzerinde kurulabilir. Burada maddi nitelikteki varlıklar üzerinde kullanılabilen bir hak söz konusu değildir. Fikri haklar maddi bir varlık üzerinde cisimlenmiş olsa dahi, hakkın konusu, maddi varlık olmayan, madde içinde cisimlenmiş olan fikri ürün ya da çabadır. Örnek vermek gerekirse bilimsel araştırmalar ya da ders notları bir kitap halinde yayınlandığında, eser sahibinin hakkı bu eserin içinde cisimlendiği kitap değil, kitap sayfalarındaki düşüncelerdir. Sınai haklardan örnek vermek gerekirse bir otomobili çalıştıran motorla ilgili buluş yapan kişi bu buluşu tescil ettirerek patent almışsa, patent hakkı sahibidir. Patent hakkı, buluşu yapılan motorla üretilen otomobil üzerinde değil, aracın çalışmasını sağlayan motor ile ilgili düşünce ürünü buluştadır. Bu çerçevede fikri mülkiyet hakkının, özel hukuktan doğan maddi nitelikte olmayan varlıklar üzerinde bir hak olduğu kabul edilmektedir.
                                     Fikri mülkiyete konu bu ürünler ekonomik ve kültürel yaşam açısından arz ettikleri önem nedeniyle maddi varlığı olan ürünler kadar değerlidir. Fikri mülkiyet hakları sahibine tekel niteliğinde, mutlak hak veren ve sadece hak sahibinin izin verdiği kişilerce kullanılabilen haklar olduğu için rekabeti engelleyici nitelik taşıyabilmektedir.
                                     Yenilik yaratma dürtüsü ve yaratılan yeniliğin korunması fikri mülkiyet haklarının temelini oluşturmaktadır. Fikri mülkiyet hakları sahibine mutlak ve münhasır bir hak vererek, hakkın ortaya çıkarılmasına yönelik yapılan maliyetin karşılanmasına ve yeniliğe yatırımın teşvikine olanak vermektedir.
                                     Fikri mülkiyet hakkının mutlak, tekelci ve dışlayıcı niteliği, fikri mülkiyet hakkı sahibine, kendine ait olan Fikri mülkiyet hakkına konu ürün üzerinde üçüncü kişilerin piyasaya sunma, üretme, ithal veya ihraç etme ya da çoğaltma gibi eylemlerini yasaklayabilme yetkisi vermektedir.
                                     Ancak fikri mülkiyet hakkı sahibinin bu hakka sahip olması fikri hak sahibinin hakim durumda olduğu anlamına gelmemektedir. Fikri mülkiyet hakları il ilgili olarak hakim durumun tespit edilebilmesi için öncelikle ilgili pazara ilişkin analiz yapılması gerekmektedir. Fikri mülkiyet hakkının sahibine tanıdığı koruma, tek başına bir tekel ya da hakim varlığının kabulü için yeterli olmamakla birlikte, belirli koşulların bulunması durumunda fikri hakların konusunu oluşturduğu sözleşmenin gereğinden fazla rekabeti sınırlayıcı etki göstermesi mümkündür.
                                     Fikri mülkiyet ülkelerin ekonomik, sosyal ve kültürel olarak kalkınmasında büyük öneme sahiptir. Bu sebeple fikri mülkiyet haklarının koruma düzeyi ülkenin gelişmişlik düzeyinin ölçütü olmaktadır. Yeni buluşların, özgün tasarımların bilim, sanat alanında yeniliklerin ortaya konabilmesi fikir sahiplerinin haklarının gereğince korunmasına bağlıdır. Bu sebeple fikir sahiplerine meydana getirdikleri fikri ve sınai ürünler üzerinde mutlak ve münhasır nitelikte haklar sağlanmaktadır. Fikri mülkiyet hakkı denen bu haklar, üretim, yaratıcılık ve yeniliği teşvik ederek ülkenin, ekonomik, kültürel ve sosyal alanda gelişmesine, sektöründe rekabet ortamının oluşmasına katkı sağlamaktadır.
                                     Fikri Mülkiyet Haklarının Kapsamı
                                    10.01.2017 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu patent, marka, tasarım, faydalı model ve coğrafi işaretler gibi sınai mülkiyete konu hakları parçalı olarak düzenleyen kanun hükmünde kararnamelerden farklı olarak bütünsel şekilde düzenleme içermektedir. SMK, yürürlükten kaldırılan kanun hükmünde kararnamelerdeki hükümlerin önemli bir kısmını muhafaza etmekle beraber, ihtiyaçlar doğrultusunda yeni düzenlemeler de getirmiştir.
                                    Sınai Mülkiyet Kanunu’nun gerekçesinde sınai haklar “Sınai haklar, sahibine fikri çabalarının sonucu olarak ortaya çıkan çalışmaları için verilen bir ödüllendirme ve teşvik aracı olmanın yanı sıra toplumun da bu çalışmalardan fayda sağlamasına imkân veren, iki tarafın çıkarları arasında denge kurmayı amaçlayan bir sistemdir. Sınai haklar yaratıcılığın ve yeniliğin teşvik edilmesi yoluyla bu alandaki rekabet ortamının oluşmasını sağlayarak ekonomik ve toplumsal gelişmeyi tetikler.” şeklinde nitelenmiştir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanat ve sinema eserleri dahil olan ve fikri çabayı içeren her tür fikir ve sanat ürünü eser olarak korunmaktadır. Bir ürünün eser olarak korunabilmesi için FSEK 1/B. maddesinde sayılan hak gruplarından birine dahil olma, sahibinin hususiyetini taşıma, fikri çaba ürünü olma, tasarrufa elverişli ve üçüncü kişilerce algılanabilir olma şartlarını taşıması gerekmektedir. * 
Av. Dr. Gülmelahat DOĞAN
*Teknoloji Transfer Sözleşmeleri ve Rekabet Hukuku uygulamaları (doktora tezi)

MAKALELER

Örgün Hukuk makaleler bölümünde, başta gündem ve hukuki konularda olmak üzere tarafımızdan yazılan özgün metinler ve bilgilendirmeler bulunmaktadır.

YARGI KARARLARI

Güncel yargı kararları birçok dava için emsal teşkil etmektedir. Sizin için derlediğimiz bu alanda biçok emsal yargı kararına ulaşabilirsiniz.

İNSAN KAYNAKLARI

Profesyonel ve dinamik bir ekiple hukukun çeşitli alanlarında çözüm odaklı hizmet sunan Örgün Hukuk için; güvenilirlik, dürüstlük, takım çalışması, sürekli gelişim ve müşteri odaklılık ilkeler büyük önem arz etmektedir...

HAKKIMIZDA

ÖRGÜN HUKUK; dünyanın her tarafında insanları kendi yaratılış çizgisinde tutacak hukuk kurallarına ihtiyaç olduğunu görmektedir. Bu ihtiyaca da cevap verecek tek yolu, insan yaratılışındaki güdümlerin açığa çıkarılması, bilinç haline getirilmesi gerektiği inancındadır. İnsanların güdümlerine uymasının hukuk kuralları olduğu herkesçe bilinç haline geldiğinde, adalet, gerçek anlamını bulur. Uygulaması mümkün olan doğal hukuk düzeni böylece gelmiş olur. İnsanların tabii olan güdümler teşkilatı bilinç haline geldiğinde insanca yaşamaları rastlantılı olmaktan çıkar, gerçek rayına girer. Bu giriş ise hukukun tam anlamıyla yürürlüğü olur. Bütün bireylerin aynı bilince sahip olmasından; ikaz, ikna kudreti doğar. Devletin toplumda güdümlere uygunluk o...
Devamını Oku
Tüm Hakları Saklıdır © 2014 Örgün Hukuk